25 Ekim 2017 Çarşamba

Berlin Kongresinde Alınan Kararlar

Berlin Kongresi Avrupa Güçler dengesinde değişikliğin ortaya çıkmasına neden olmuştu. Kongrede İngiltere isteklerini yerine getirmiş ve galip bir konumda olan Avusturya- Macaristan da Rusya ve Osmanlı Hükümeti’ne isteğini kabul ettirerek Bosna- Hersek’i işgal etmişti. Almanya’nın siyasi üstünlüğü kongreye damgasını vurmuşken Fransa ve İtalya, Büyük Güçler arasında etkisiz kalmışlardı. Çar, Avrupalı devletlerin kongre istemini kabul ederken Ayastefanos Antlaşması’nda sadece Avrupa’yı ilgilendiren maddelerin yeniden görüşülmesini istemişti. Lakin İngiltere ve Avusturya’nın tutumu ve Bismarck’ın da bu konuda sessiz kalması üzerine bütün maddeler yeniden görüşülmüş ve Büyük Güçlerin istediği şekilde değiştirilmişti. Bismarck’a güvenmekte hata ettiğini düşünen Çar kongreden memnun kalmamıştı.
Kongre sonrasında yapılan Berlin Antlaşması ile Bulgaristan’ın sınırları daraltılmış, Bosna- Hersek Avusturya’ya bırakılmış, Rusya’nın Doğu Anadolu’da işgal ettiği Eleşkirt ve Beyazıt Osmanlı Devleti’ne geri verilmiş, Romanya- Karadağ ve Sırbistan’ın bağımsızlığı onaylanmış, Girit’in özerkliği kabul edilmişti. Berlin Antlaşması sonrasında Osmanlı Devleti Avrupa’daki arazisinin beşte ikisini kaybetmiş ve Avrupa’daki toprakları da ikiye bölünmüştü. Bu antlaşma sonrasında Osmanlı Devleti, Bulgaristan’a, Sırbistan’a, Karadağ’a, Romanya’ya, Avusturya’ya, Rusya’ya, İran’a, Yunanistan’a ve İngiltere’ye toprak vermek zorunda kalmıştı.
Berlin Antlaşmasında Büyük Güçlerin Osmanlı Devleti’nden aldığı toprak parçalarını şu şekilde özetleyebiliriz:
Rusya: Balkanlarda Osmanlı Devleti’nden toprak alamamıştı. Ama kendisinin Balkanlarda hızla ilerlemesine yardım eden Romanya’dan öteden beri almak istediği Besarabya’yı almıştı. Doğu’da ise Osmanlı Devleti’nden Iğdır, Kars, Ardahan ve Doğu Beyazıt’ı almıştı.
İngiltere: Berlin Antlaşması’nda Kıbrıs’ın geçici olarak İngiltere’ye bırakılması 24 Temmuz 1923 tarihli Lozan Barış Antlaşması’nda kalıcı olmak üzere kabul edilecekti.
Avusturya- Macaristan: Kongrede Avusturya Murahhasları Bosna- Hersek’in kendilerine bırakılmasını talep etmişlerdi. Bu konuda İngiltere’nin de desteğini alan Avusturya, Bosna- Hersek’i işgal etmesinin önündeki engelleri ortadan kaldırarak Babıali’yi zor da olsa ikna etmeyi başarmış, sonuçta da buraları ele geçirmişti.
Fransa: Berlin Kongresi’nde Bismarck’ın tavırlarından memnun olmayan Fransa Murahhasların Osmanlı Devleti’nden gayrimüslim tebaanın durumunu düzeltecek reformların yapılması isteği dışında herhangi bir talebi olmamıştır. Fakat Kıbrıs’ın İngiltere’ye şartlı dahi olsa bırakılmasına tepki gösteren Fransa, 1881 yılında Tunus’u işgal etmişti.
İtalya: Fransa gibi İtalya da Tunus’u almayı planlamaktaydı. Fakat Fransa’nın önce davranması üzerine İtalya 1911 yılında Garbi Trablus’u işgal edecekti.
Berlin Antlaşması’nda alınan kararların çoğunluğu bir ay süren kongre oturumlarında alınmıştı. 64 maddelik antlaşmanın en önemli maddelerini şöyle sıralayabiliriz:
1.      Bulgaristan’ın muhtariyeti tanınarak, Babıali’nin hâkimiyeti altında bir prensle          idaresi ve sınırlarının bir komisyon tarafından çizilmesi uygun görülmüş,
2.      Doğu Rumeli, Osmanlı İmparatorluğuna bağlı muhtar bir vilayet olmuş,
3.      Bosna- Hersek, Avusturya tarafından işgal edilmiş,
4.      Romanya, Karadağ ve Sırbistan bağımsız olmuş,
5.      Tuna Nehri üzerindeki ticaret yeniden düzenlenmiş,
6.      Kars, Ardahan ve Batum Ruslara bırakılmış,
7.      Din serbestisi sağlanmıştı.
          



KAYNAKLAR: 
Edmond Rossier, Avrupa’nın Siyasi Tarihi 1815-1919.
İSTAM-İstanbul Araştırma Merkezi, “1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşları, Ayastefanos Barışı ve Berlin Antlaşması (III)”, Belgelerle Türk Tarihi Dergisi, Dün/Bugün/Yarın.
Maddeler için bkz. Nihat Erim, Devletlerarası Hukuku ve Siyasi Tarih Metinleri (Osmanlı İmparatorluğu Andlaşmaları), c.I.
Orhan Melih Kürkçüer, Siyasi Tarih (1789-1945).
Orhan Koloğlu, Avrupa Kıskacında Abdülhamit.

Mustafa Kemal'in Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası Hakkındaki Düşünceleri

   Yeni bir fırka kurma düşünceleri basında konu edilmeye başlanınca iki husus tartışılmaya açılmıştı. Birinci; Mustafa Kemal Paşa Cumhuriyet Halk Fırkası’ndan ayrılıp tarafsız mı kalacak, ikincisi; Mecliste birden fazla fırka kurulmasına müsaade edecek mi sorusuydu. Paşa, CHF’den ayrılmayacağını açık bir dille ifade etmiş ve partisinin başında kalmıştı. Peki muhalif fırkaya tutumu nasıl olacaktı zira hem Cumhurbaşkanı, hem CHF Reisi, hem de milletvekilleri üzerinde otoritesi ve sevgisi olan bir liderdi.
   31 Ekim 1924 tarihinde Cumhuriyetin birinci yıldönümü münasebetiyle Vakit muhabirine verdiği demeçte muhaliflerini sert bir şekilde eleştirmekteydi. Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası kurulduktan sonra, 11 Aralık 1924 tarihli Hakimiyet-i Milliye gazetesinde Mustafa Kemal Paşa’nın Londra’da yayınlanan The Times gazetesinin İstanbul muhabirine verdiği mülakat yayınlandı. Mülakatta Mustafa Kemal Paşa; Cumhuriyet idaresinde siyasi fırkaların kurulmasını normal karşıladığını, fiilen iştigal etmese de Cumhuriyet Halk Fırkası reisi olarak kalmaya devam edeceğini, Cumhurbaşkanlığı görevi bittiğinde fırkasının başında fiilen çalışacağını, Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nın  kanunla kurulmuş bir fırka olduğunu, yeni fırkanın programında kendi fırkalarının umdelerinden farklı olan münakaşaya değer önemli bir husus bulunmadığını, sadece teferruat dair bazı farklılıklar olduğunu söyledi. Mustafa Kemal, Konya’da şunları şöylemiştir: “Yeni fırkanın muhafazakar olmasını isterdim ki bizim için nazım olsun ve o vakit onlara muavenet borçtu. Halbuki bizden daha Terakkiperver olduklarını söylüyorlar. Bu yüzden nazımlık vazifesi kalmıyor. Onun için muarız vaziyet almak mecburiyetindeyiz.”
  Mustafa Kemal Paşa’nın TCF’ye karşı olumsuz yaklaşımı fırka kapatıldıktan sonra da değişmemektedir. Bu tepkisi Nutuk’ta dile getirmekte, TCF’yı öteden beri devam eden bir gizli niyetin açığa çıkması olarak görmekte ve fırkanın irticayı beslediğini, kurucuların kötü niyetli olduklarını söyleyerek ağır bir dille eleştirmektedir. TCF’ye müsamahakar bakmamasının nedeni yeni rejimin yerleşmesi ve eskiye dönülmemesi konusundaki hassasiyetidir. Tasarladığı inkılapların karşısında engel olmaları ihtimali onun TCF’ye yaklaşımını şekillendirmiştir. Savaştan yeni çıkmış ve her bakımdan çok sıkıntılı olan milletin buhrana düşmesini istemiyor, bir dönüşüm ve değişim için otoriteye lüzum görüyordu.



Kaynaklar: Nutuk, Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri