8 Şubat 2018 Perşembe

Osmanlı'nın Mahallesi

     Osmanlı da mahalle demek, birbirlerini tanıdıkları, birbirlerinden sorumlu oldukları, müstakil evlerin olduğu yer demekti. Dar sokaklar, yüksek duvarlı birbirlerinin bahçelerini görmeyen evler, kapılarında tokmaklar vardı. Ticaret ile insanların oturduğu yerler ayrıydı. İkisi aynı yerde olamazdı. Mahalleler içinde ticaret yapılamazdı. Mahalleler sessiz, kafa dinlenilen yerlerdi. 
       Evler birbirlerinin bahçelerini görmeyecek şekildeydi. Evin ikinci katı diğer evin bahçesine bakmayacak şekilde yapılırdı. Evin bahçesine bakıyorsa da pencere yapılmazdı. Kapılarında iki farklı tokmak vardı. Gelen kişilerin erkek mi kadın mı olduğu anlaşılırdı.
     Mahallenin özel bir ruhu vardı. Tanınmayan bir kişi o mahalleden ikinci kere geçemezdi. Bir insan mahalleye taşınmak isterse, imamından ve mahalleliden onay alması gerekiyordu. Mahallede ki insanlar birbirlerine bağlıdır, birbirlerine kefildir. Herhangi bir mahallede ve köyde asayiş meselesi olduğunda görmedik, duymadık, bilmiyoruz kabul edilemezdi, asayiş meselesi izah edilirdi. Edilemezse, diyet verilirdi. Mağdur olanların zararı karşılanırdı. Bu sebeple bilmedikleri, tanımadıkları adamı mahalleye sokmazlardı. Adı kötü insana çıkmış insanlar mahalleden ihraç edilirdi.
     Mahalle bir cami yada mescidin etrafında kurulurdu. Dini gruplara göre ayrılmış  yaşamlar vardı. Gayrimüslim ile Müslümanların bir arada yaşadığı mahalleler çok azdı. Sebebi ise dini ve kültürel ayrılıkların  olmasıydı. Genelde aynı iş koluna sahip olan insanlar aynı yerlerde bulunurdu.
     Mahallenin bir diğer özelliği vergi ünitesi ve temel bir yönetim birimi olmasıydı. Bunun kanısına tahrir defterlerinden varırız. Tahrir defterlerinde mahalleler ayrı ayrı yazılırdı ve erkekler kayıt altına alınırdı.  Bir mahallede bir kişi eşkiya faaliyetlerinde bulunursa o mahallede ki kişiler teker teker vergi ödemek zorundaydı. Bu da kefaret sistemiydi.
    Mahallenin en önemli kişisi imamdı. Kadı huzurunda mahalleyi temsil ederdi. Nikah kıyar ve namaz kıldırırdı. Kimin camiye gelip namaz kıldığını, kimin kılmadığını bilirdi. Bir asayişsizlik olduğunda kişi namazda olduğunu cemaatle ispatlayabilirdi. Mahalle halkı toplanıp kadı karşısına gittiğinde, bu kişiden rahatsısız, namaz kılmaz, kötü işler yapar dediklerinde o kişi mahalleden ihraç edilirdi. Yalan yere yemin eden kişi davalarda ortaya çıktığında ne yeminine itibar edilirdi ne de sözüne, o kişi dışlanırdı.
    Osmanlı şehirlerinde tarım yapılmazdı. Avlularda meyveli ağaçlar olurdu. Önce cami, külliye ve medrese yapılırdı, şehir de bunların etrafında oluşurdu.
  Osmanlı köyünde hayat, sabah 5'te başlardı. 6'da tarlada olunur, güneş yükseldiğinde ise dinlenilirdi.Güneş inmeye başladığında tekrar akşam ezanına kadar tarlaya gidilirdi. 
   Osmanlı'nın mahallesi babamların gençliğinde anlattıkları mahalleye ne kadar da benziyor, şimdiki mahallelerle alakası yok. Beton üstüne beton koydukça  mı mahalle ruhunu yitirdi ?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder