Prens Sabahattin’in babası Damat Mahmut Paşa, sarayın damadı olmasının yanı sıra II. Abdülhamid'in yakın arkadaşıdır. Ancak daha sonra Ali Suavi’nin önderliğini üstlendiği Çırağan Sarayı Vakasına adı karıştığı gerekçesi ile adalet nazırı olduğu kabineden azledilir. Bir yalıda gözetim altında tutulur. Bu süre zarfında oğullarının eğitimi için yalıyı, özel okul haline getirir. Babasının konağında eğitim alan Prens Sabahattin, Arapça, Farsça ve Fransızcayı küçük yaşta öğrenir. Yirmi yaşında İbn-i Haldun'un mukaddimesini okumaya başlar ve bu da Prens Sabahattin'in sosyal bilimlerdeki kapasitesini göstermesi açısından önemli bir veridir. Yalıda göz hapsine alınan babası Damat Mahmut Paşa bir suikast girişiminden çekiniyordu. Politik mücadeleler, demiryolları imtiyazları gibi nedenlerden çıkan tartışmalar sonucunda, Prens Sabahattin, babasıyla 1899 yılında Avrupa’ya kaçtılar. Prens Sabahattin’in siyasete dahil olması bu kaçışla başlamıştır.
Prens Sabahattin, Abdülhamid rejimi muhalifi olarak Avrupa’da toplanan Jön Türklerin arasına girerek hızla ilerledi. Jön Türkler arasındaki hizipleşmeler, azınlıkların değişik istek ve faaliyetleri doğrultusunda yapılacak ıslahat konusunda bir orta yol bulma düşüncesiyle Paris'te Jön Türk Kongresi düzenlendi. Kongrede herkesin aklında tek bir soru vardı. "Bir ihtilalle yıkılacak olan Abdülhamid rejiminin yerine nasıl bir rejim gelecekti?"
Temel amaç bu sorunun cevabını bulmaktı. Prens ve taraftarları yerel yönetimlere ağırlık verilmesini benimseyen Adem-i Merkeziyet görüşünü savunuyorlardı. Ahmet Rıza ise merkeziyetçi düşüncenin gerekliliğini savunuyordu. Dış müdahale konusunda da karşı karşıya gelindi, Ahmet Rıza ve İttihatçılar sadece propaganda ile devrim yapılamayacağını, bunun için askeri kuvvetlerin de devrime katılması gerekliliğini vurgularken, Prens Sabahattin ve onu destekleyen azınlıklar, devrimin başarıya ulaşabilmesi için gerektiğinde kısmi bir yabancı (İngiliz) desteğinden söz ediyorlardı. Özellikle Ermenilerin ortaya attığı bu görüşe İttihatçılar kesin olarak karşı çıktı.
Jön Türklerin II. Abdülhamid’e karşı ortak bir karar alamaması bu birleşik cephe muhalefetini bölmüştü. Kongreden sonuç alamayan Prens; Malta, İngiltere, Yunanistan da İstanbul'a "ihtilâl komploları" hazırlamakla uğraştı fakat başarılı olamadı. Bu başarısızlıktan sonra Prens 1906 yılında düşüncelerini beyan yoluna Teşebbüs-i Şahsi ve Adem-i Merkeziyet Cemiyeti’ni kurarak devam etti. Bu cemiyet de bir nevi kongredeki bölünmenin resmiyeti niteliğindeydi.
Cemiyetin yayın organı olarak çalışan “Terakki” dergisini yayımlayarak, yönetimde adem-i merkeziyet ve iktisatta özel girişimlerin desteklenmesini benimseyen "teşebbüs-i şahsi" ilkelerini savundu. İstanbul’a dönüşü, II. meşrutiyet’in ilanıyla gerçekleşti. Liberal görüşleri savunan Jön Türkler’in kurduğu Osmanlı Ahrar Fırkası'nı desteklemeye, perde arkasında, fırkayı yöneten kişi olmaya başladı. Ahrar Fırkası, 1908 seçimlerine katıldı ancak meclise giremedi. Çok geçmeden fırka, 31 Mart olayı’nda payı olmakla suçlandı ve kapatıldı. Prens Sabahattin, 31 Mart olayları’nı düzenleyenler arasında sayılarak tutuklandı, fakat bu ayaklanmadaki rolü oldukça karanlıktır. Dört beş gün sonra serbest bırakılmasına rağmen tekrar Avrupa’ya döndü. Avrupa’dan Türkiye'ye geri dönüş yaptığında Mahmut Şevket Paşa suikastinden sorumlu görüldü. Cemal Paşa onu; 31 Mart olayları’ndan, Halâskâr Zabitan Grubu olayı’ndan ve Arnavutluk isyanını teşvikten suçluyordu. Gıyaben idam cezası verildi. Prens de çareyi tekrar Avrupa’ya kaçmakta buldu. 1918'de İttihat ve Terakki İktidarının düşüşünden sonra yurda döndü, Osmanlılık kavramına olan bağı devam etmekle birlikte Milli Mücadele’ye destek verdi. Ancak, 1924 yılında hanedan mensuplarının yurt dışına çıkarılmasına yönelik kanundan dolayı Türkiye'yi son kez terk etti. 30 Haziran 1948'de İsviçre'de vefat etti.
Kaynakça :MERKEZİYETÇİ GÖRÜŞE MUHALİF BİR İSİM PRENS MEHMET SABAHATTİN VE DÜŞÜNCELERİ - BÜŞRA DEMİRTÜRK 2017- 6.ULUSLARARASI YEREL YÖNETİMLER SEMPOZYUMU BİLDİRGESİ.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder