"Şark Meselesi" tabiri siyaset adamları ve tarihçiler tarafından bugüne kadar çeşitli şekillerde kullanılmıştır. Terimin ilk defa 1815 Viyana Kongresi'nde Rus delegasyonu tarafından kullanıldığını biliyoruz. Fransız tarihçi E. Driault, Şark Meselesi'ni İslam-Hristiyanlık mücadelesi olarak yorumlarken bir başka Fransız tarihçisi Albert Sarel, Türkler, Avrupa'ya ayak bastığı günden beri Şark Meselisi zuhur etti, diyerek meselenin bir Türk meselesi olduğunu vurgulamaktadır. Şark Meselesini kısaca Doğu Sorunu,Osmanlı'yı paylaşma sorunuda diyebiliriz.
Türkler İslamiyetin hamisi ve İslam aleminin önderi durumuna geçmekle, Avrupa için Şark Meselesi, Türk veya Osmanlı meselesi halini almıştır. Durum bu olunca, artık İslamiyetle Türklük aynı anlamı ifade eder olmuştur. Böylece Türk-İslam ve Avrupa-Hristiyan mücadeleleri Şark Meselesi'nin temelini teşkil etmiştir. Her batılı devlet, güç dengesi politikasına riayet ettiği gibi Şark Meselesi'ni kendi menfaatine en uygun şekilde halletme yollarını aradı. Bütün Avrupa devletleri, özellikle Çarlık Rusya'sı, Şark Meselesiyle uğraşmayı dış politikasının esas unsuru haline getirmiştir.
1354'ten 1683'e yani Rumeli'ye ayak basıştan II. Viyana hezimetine kadar ki dönem şark meselesinin 1. aşamasıdır. Bu dönemi Türkler için kızıl elma, darül harbi, İslam bayrağı altına alma anlamında bir şark meselesi olarak algılamışlardır. Böylece Türk meselesi 15.yy başından itibaren Hristiyanlığa ve bunun oluşturduğu uygarlığa karşı hayati bir tehdit olan Anti Türk imaj ve izlenimin doğması ve yerleşmesi bu dönem içinde gerçekleşir. Anadolu'dan atmak, Rumeli'ye geçişi önlemek, Avrupa içlerine doğru ilerleyişine mani olmak gibi politikalar uygulamışlardır. 1683 tarihinde Türklerin Viyana önlerindeki yenilgisi birinci safhasını sona erdirmişti. İkinci safha başlamıştı, bu safhada Türkler savunmada Avrupa ise taaruz halindeydi.
1920'ye kadar devam eden bu safhada Şark Meselesi şu şekilde gelişmiştir: Balkanlar'daki Hristiyan milletlerin Osmanlı hakimiyetinden kurtarılmaları, Türkleri Balkanlardan atmak. İstanbul'u Türklerin elinden almak. Osmanlı hakimiyetinde bulunan Kuzey Afrika'yı koloniyalist maksatlarla işgal ve ilhak etmek.Türk olmayan Müslüman toplumları Osmanlı aleyhinde kışkırtmak ve onları devletten kopartmak. Şark Meselesine 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren emperyalist zihniyet ilave edilmiştir.
Avrupalı emperyalist devletler, İstiklal Savaşı'nı beraber kazanan evladlarını birbirinden koparmak için bölgede suni olarak bir "Kürt" milleti yaratılmak istenmektedir. Bu günümüzün Şark Meselesinin uygulanmasından başka bir şey değildir. Özellikle Türkiye için Şark Meselesi halen fiili olarak mevcut olup stratejik ve ideolojik görünümüyle varlığını sürdürmektedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder