Müslüman Ortadoğu ile Hristiyan Avrupa arasındaki bin yıllık iktisadi, siyasi ve dinsel rekabetinin bir yansımasıdır. 16.yüzyıl boyunca ters yönde bir Haçlı seferi, Müslümanların İspanya'nın fethini tekrarlayacak şekilde Hristiyanlığa doğru bir gelişme de bulunması Avrupa'yı dehşete uğratmaktaydı. Osmanlı ordusunun 1529'da Viyana üzerine yürüdüğü zaman doruk noktasında idi.
1606'da Osmanlılar bir Avrupa devletine ancak eşit muamele yapmaya başladılar. 1683'te Osmanlı ordusu Viyana'yı kuşattı ancak başarılı olamadı. 1699'da Karlofça Antlaşması ile Transilvanya ile Macaristan dan vazgeçmek zorunda kaldı. Bir Osmanlı bölgesi ilk kez Hristiyan denetimine iade ediliyordu. O zamanlar kavranılmasa da güçler dengesi değişmişti. Fetihler Avrupa'da duraklamış ve Ortadoğu üzerinde Batı egemenliğinin yavaştan gelişimine işaret etmekteydi. Napolyon'un 1798'de Mısır'ı işgale girişmesi bunun kesin bir işaretiydi. Osmanlı da gelişmek için yönünü Batı'ya çevirmişti. Bir zamanlar Avrupa'nın korkulu düşüyken, artık onun hasta adamıydı.
Ortadoğu'nun Müslüman İmparatorlukları, ilk tehdit haline gelişlerinden bu yana, Avrupa'da hep kötü ve barbar olarak anılmışlardır. Batı kültürünü Müslüman toplumunda bulunabilecek herşeyden daha insani olarak yüceltildiğini belirtmek gerekir. Avrupalılar, Müslümanların rasyonel düşünme yetisinden yoksun olduklarından, kendi başlarına reformları gerçekleştiremeyeceklerine inanmaktaydı yada bunu özellikle vurgulamaktaydı. Doğulu genelde şu yada bu şekilde Avrupalının tam tersi bir tarzda davranır, konuşur ve düşünür fikri hakimdir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder