16. yüzyıl Osmanlı bilginlerinden Kınalızade Ali Efendi, 1564'te Şam kadısı iken yazdığı Ahlak-ı Alai adlı meşhur eserinin 3 bölümünden birini aileye ayırmış ve kitabın bu bölümüne ev idaresi bilimi adını vermiştir. Kınalızade'ye göre, ev idaresi ilmi, insana dünyada haysiyet ve ahirette saadet kazandıracak kaideleri anlatıyor.
Anne, baba ve çocuklar ile hizmetçilerden oluşan ailenin reisi, idare sanatını bilmek zorundadır; o tıpkı iyi bir yönetici ve doktor gibi olmalıdır. İnsan ticaret, zanaat ve ziraat kollarından birinde çalışmalı ve kazanç elde etmelidir. Ancak kazandığı malın bir kısmını, daha doğrusu gerektiği kadarını harcamasını da bilmelidir. Vücut sağlığını koruyacak kadar yiyecek ve giyecek temin etmeli, neslin devamı için evlenmelidir. Vücut sağlığının üstün amacı da ilim ve mağrifete ulaşmak olmalıdır."Mal hayatın rahatlığı içindir, yoksa hayat mal toplamak için değil".
Kınalızade'ye göre, kadın sağlıklı ve iffetli olmalı, evini koruyacak kuvvet ve yeterliliğe sahip bulunmalıdır. Tek evliliği savunan Kınalızade, "Erkek, ilk eşiyle yetinip üzerine başka kadın ve cariye almamalıdır"; "Erkek tendeki can gibidir. İki bedene bir can olmadığı gibi, iki eve de bir erkek yakışmaz"der. Osmanlı Devletinde evliliklerin %95'i tek eşliliğe dayanmaktadır.
Erkek evlenirken kadına mehir denilen bir nikah bedeli verirdi. İslam, eski bir Arap adeti olan mehri kadın lehine düzenlemiş, bunun tamamen kadına ait olduğu, bunda başkasının hiçbir hakkı olmadığı prensibini getirmişti.
Alman Protesten Papazı Salomon Schweigger de çok evlilik konusunda şöyle diyor: "Türkler dünyaya, karılarıda onlara hükmeder. Türk kadını kadar gezeni ve eğleneni yoktur. Çok karılılıkta yoktur. Herhalde bu işi denemişler, dert ve masrafa sebep olduğunu anlayıp vazgeçmişler. Boşanma pek görülmüyor. Çünkü boşanırken erkek para ve eşya veriyor ve kız çocuk anaya kalıyor".
Osmanlı ailesi genellikle 4-7 kişiden oluşuyordu. Osmanlı toplumu sanayi devriminden sonra kendi içerisinde modernizmi yaşamaya başlamıştır. Kırsal hayatta eski hayat devam etmiştir. Kırsal dışında halktan kopuk, kendini aydın sanan tipler ortaya çıkmıştır. Aile kavramı II. Meşrutiyetten sonra sarsılmaya başlamıştır.
Anne, baba ve çocuklar ile hizmetçilerden oluşan ailenin reisi, idare sanatını bilmek zorundadır; o tıpkı iyi bir yönetici ve doktor gibi olmalıdır. İnsan ticaret, zanaat ve ziraat kollarından birinde çalışmalı ve kazanç elde etmelidir. Ancak kazandığı malın bir kısmını, daha doğrusu gerektiği kadarını harcamasını da bilmelidir. Vücut sağlığını koruyacak kadar yiyecek ve giyecek temin etmeli, neslin devamı için evlenmelidir. Vücut sağlığının üstün amacı da ilim ve mağrifete ulaşmak olmalıdır."Mal hayatın rahatlığı içindir, yoksa hayat mal toplamak için değil".
Kınalızade'ye göre, kadın sağlıklı ve iffetli olmalı, evini koruyacak kuvvet ve yeterliliğe sahip bulunmalıdır. Tek evliliği savunan Kınalızade, "Erkek, ilk eşiyle yetinip üzerine başka kadın ve cariye almamalıdır"; "Erkek tendeki can gibidir. İki bedene bir can olmadığı gibi, iki eve de bir erkek yakışmaz"der. Osmanlı Devletinde evliliklerin %95'i tek eşliliğe dayanmaktadır.
Erkek evlenirken kadına mehir denilen bir nikah bedeli verirdi. İslam, eski bir Arap adeti olan mehri kadın lehine düzenlemiş, bunun tamamen kadına ait olduğu, bunda başkasının hiçbir hakkı olmadığı prensibini getirmişti.
Alman Protesten Papazı Salomon Schweigger de çok evlilik konusunda şöyle diyor: "Türkler dünyaya, karılarıda onlara hükmeder. Türk kadını kadar gezeni ve eğleneni yoktur. Çok karılılıkta yoktur. Herhalde bu işi denemişler, dert ve masrafa sebep olduğunu anlayıp vazgeçmişler. Boşanma pek görülmüyor. Çünkü boşanırken erkek para ve eşya veriyor ve kız çocuk anaya kalıyor".
Osmanlı ailesi genellikle 4-7 kişiden oluşuyordu. Osmanlı toplumu sanayi devriminden sonra kendi içerisinde modernizmi yaşamaya başlamıştır. Kırsal hayatta eski hayat devam etmiştir. Kırsal dışında halktan kopuk, kendini aydın sanan tipler ortaya çıkmıştır. Aile kavramı II. Meşrutiyetten sonra sarsılmaya başlamıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder